Archives 13 Şubat 2022

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Sağlıklı ve hastalıklı doku ve organların belirlenmesi için parmaklar, yumruk ya da bir aletle periyodik olarak belirli şiddette darbelerle oluşturulan seslerin değerlendirilmesiyle yapılan fiziksel muayene yöntemine perküsyon denir. Perküsyonda işitilecek ses, muayenesi yapılan organ ya da dokunun fonksiyonuna, morfolojik özelliğine, hastalıklı veya sağlıklı oluşuna göre farklılık gösterir. Perküsyon ile oluşturulan seslerin özelliğine ve perküsyona hayvanın reaksiyon gösterip göstermemesine göre doku ve organların fiziksel durumları hakkında önemli ipuçları elde edilir.

Perküsyon; parmaklar ya da yumrukla (vasıtasız, direkt) veya perküsyon çekici ve plesimetre ile (vasıtalı, endirekt) yapılır. Direkt perküsyonda bir elin iki ya da üç parmağı perküsyon yapılacak bölgenin üzerine konur, diğer elin işaret parmağı hafif bükülerek parmak ucu ile diğer parmaklar üzerine vurulur. Endirekt perküsyon ise, plesimetre adı verilen küçük bir levha kullanılarak ya da kullanılmaksızın muayene edilecek bölge üzerine perküsyon çekici ile vurmak süretiyle yapılır. Bu amaçla plesimetre bir elin baş ve işaret parmağı ya da işaret parmağı ve orta parmak arasında perküte edilecek bölge üzerine yerleştirilir. Diğer elle tutulan perküsyon çekici ile plesimetre üzerine periyodik aralıklarla vurulur. Genellikle küçük hayvanlarda perküsyon el ve parmaklar ile ya da yumuşak uçlu küçük bir perküsyon çekici ve plesimetre ile büyük hayvanlarda ise, yumruk ya da ağır bir perküsyon çekici ve plesimetre ile yapılır.

Perküsyon ister direkt isterse indirekt yapılsın aşağıdaki ilkelere dikkat edilmelidir:

·  Perküsyonda alınan seslerin iyi değerlendirilebilmesi için muayene;  

    sessiz, sakin ve kapalı bir ortamda yapılmalı,

·  Perküsyonla muayene edilecek hayvanın zaptı-raptı iyi yapılmalı,

·  Perküsyon yapılmadan önce inspeksiyon ve palpasyon gibi fiziksel  

    muayene yöntemleri uygulanmalı,

  • Perküsyonda alınan seslerin ve hayvanın reaksiyonunun hatalı yorumlanmaması için simetrisi olan doku ve organlar bilateral perküte edilmeli,

· Plesimetre, perküte edilecek bölgeye arada hava boşluğu kalmayacak  

   şekilde yerleştirilmeli,

· Vuruşlar ya da darbeler plesimetreye, veya perküsyon uygulanan bölgeye  

   dik olarak yapılmalı,

·  Darbeler orta şiddette ya da hafif olmalı,

· Perküsyonun yapıldığı bölgedeki doku ve organlarda ezik, hematom veya  

   kırık gibi lezyonlara yol açmamalı,

· Organ ve dokulara göre değişen perküsyon alanları tamamen ve periyodik  

   olarak perküte edilmelidir.

Perküsyonda, doku ve organların morfolojik ve fizyolojik özellikleri ile hastalık durumlarına göre; net, mat, metalik, timpanik veya pink sesleri alınır. Hastalıklı bir organ ya da dokunun perküsyonunda alınan sesler, sağlıklı başka bir organ ya da dokunun perküsyonunda da alınabilir. Bunun için veteriner hekim perküsyon yaptığı bölgeden aldığı seslerin normal mi yoksa anormal mi olduğuna dikkat etmelidir. Örneğin kas, kemik ve karaciğer gibi doku ve organların perküsyonunda mat bir sesin alınması fizyolojik iken, göğüs duvarının perküsyonunda geniş bir alanda mat sesin alınması anormal olarak kabul edilir.

Perküsyon, pek çok cerrahi hastalığın tanısında başvurulan rutin bir fiziksel muayene yöntemidir. Muayene edilen hayvanın perküsyona, inleme, sıçrama ve kaçmaya çalışması gibi savunma hareketleriyle cevap vermesi ve alınan seslerde anormallik olması, perküte edilen bölgede yangısal veya travmatik lezyonları akla getirmelidir.

 Sinüs maxillaris veya frontalisin hidropsu ya da irinli yangısında (empiyem) sinüsler üzerine yapılan perküsyonda ağrı saptanır ve mat bir ses işitilir. Sağlıklı sinüslerin perküsyonunda ise ağrı reaksiyonu saptanamaz; açık ya da net bir ses alınır. Diş pulpasının yangısı olan pulpitiste, diş çürüğü (caries) ve bir çok peridontal hastalıkta dişlere yapılan perküsyonda ağrı reaksiyonu alınması önemli bulgu olarak kabul edilir. Sağlıklı dişlerin perküsyonunda ağrı oluşmaz.

Evcil hayvanlardan yalnız tektırnaklılarda tuba pharyngo-tympanica’nın diverticulumu ile oluşan hava keselerinin hidropsu ve irinli yangısında (empiyem), parotis bölgesinin perküsyonunda mat bir ses ile ağrı reaksiyonu alınır. Aynı zamanda burun akıntısında artış gözlenir. Hava keselerinin içerisinde fazla miktarda gaz ve hava toplanmasına bağlı olarak gelişen amfizemde ise, aynı bölgenin perküsyonunda ağrı vardır ve davul sesi ya da timpanik ses alınır.

 Sağlıklı hayvanlarda kalbin perküsyonunda mat bir ses alınır. Kalbin perküsyonunda geniş bir alandan mat sesin alınması, yani kalbin perküsyon alanının genişlemesi; kalp hipertrofisi, kalp dilatasyonu ve sığırların retikuloperikarditis travmatikasında görülürken, kalbin perküsyon alanının daralması ise akciğer anfizeminde görülür.

Normal akciğerlerin perküsyonunda açık ve net bir ses alınır. Göğüs duvarının geniş bir alanından mat sesin alınması pleuritis eksudativa, hidrotoraks, akciğerlerin yaygın apse ve tümörlerini akla getirir. Perküsyonda davul ya da timpanik sesin alınması pneumotoraks ve akciğer anfizemi olgularını tanımlar.

Sindirim sistemi hastalıklarının tanısında perküsyonla muayene yönteminden sıkça yararlanılır. Karaciğer, dalak ve karın içinde fazla miktarda toplanan sıvının (ascites) bulunduğu yerlerin perküsyonunda mat ses alınır. Tek tırnaklılarda sağ, çift tırnaklılarda sol açlık çukurluğundan yapılan perküsyonda timpanik ses alınır. Bu ses organların gaz ve içerik ile doluluk derecelerine bağlı olarak az-çok değişebilir. Sığırların retikuloperikarditis travmatika olgularında, sol karın duvarının ventralinde ve ksifoid bölge üzerine ağır bir perküsyon çekici ile yapılan perküsyonda, hayvanın inlemesi ve ağrı reaksiyonu göstermesi önemli klinik semtom olarak kabul edilir.

Sağlıklı hayvanların abomasum bölgesinin perküsyonun da belirgin bir ses alınamaz. Abomasumun sola veya sağa deplasmanı ve dilatasyonunda; deplasmanın geliştiği taraftaki tuber koksadan, tüber olekraniye uzatılan çizginin üzerinde karın duvarı üzerinden yapılan perküsyonda timpanik sesin alınması, aynı anda yapılan oskultasyonda ise ping sesinin duyulması bu hastalığın tanısında önemli bulgular olarak değerlendirilir. Ayrıca abomasumun sağa deplasmanın olduğu bazı vakalarda, gaz ve sıvı içerikle dolu ve dilate olup genişleyen ab                      omasumun, karaciğeri mediale doğru iterek karaciğer ve karın duvarı arasında yer almasından dolayı, karaciğer perküsyon sahası ve alınması gereken matite kaybolur. Bölgede yapılan perküsyon ve oskultasyonda alınan çalkantı ve ping sesi ile abdominal gerginliğe bağlı ağrının bulunması hastalığın tanısı bakımından önemlidir.

Karın duvarının ventralinde şekillenen karın fıtıklarında (h. ventralis) veya göbek fıtığında (h. umbilicalis) şişkinliğin perküsyonunda; fıtıklaşan organı gazla dolu bağırsak oluşturuyorsa davul sesi (timpanik), omentum, karaciğer ya da katı gıdalarla dolu sindirim sistemi organlarından bir veya birkaçı oluşturuyorsa mat ya da sağır bir ses algılanır.

Perküsyonla bazı duyu ve motorik reflekslerin olup olmadığı kontrol edilebilir. Kliniğe muayene için gelen hayvanın bulunduğu yerdeki zemine perküsyon çekici veya tırnak muayene pensi ile periyodik vuruşlar yapılarak oluşturulan sese karşı hayvanın verdiği duyarlılık kontrol edilebilir.  Özellikle küçük hayvanlarda (kedi, köpek) triceps, biceps, extensor carpi radialis, cranial tibial ve patellar refleksleri perküsyonla muayene etmek mümkündür. Örneğin patellar refleks (quadriceps refleks) için, hayvan muayene masasına yan yatırılır ve ligamentum patellareye parmak, pens ya da küçük bir perküsyon çekici ile vurulması sırasında genu ekleminin ekstensiyon pozisyona gelmesi patellar refleksin normal olduğunu gösterir.

 Perküsyonla muayene yöntemi çeşitli ayak hastalıklarının tanısında da kullanılır.  Ayaktaki yangıya bağlı olarak artan duyarlılığı ve boynuz tırnak  (capsula ungulea) ile canlı tırnak (corium ungulea) arasındaki boşlukların (ayrılmış paries ungulae, karıncalık) belirlenmesi için yapılan perküsyonda, yer yer açık sesler duyulur ve ağrı vardır. Yine nallama sırasında mıhın canlı dokuya çok yakın çakılması ya da mıh değmesi durumunda, mıh perçinleri üzerine perküsyon yapıldığında ağrı reaksiyonu görülür.

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Evcil hayvanların dış bakılarının tanısında inspeksiyondan sonra en fazla başvurulan asıl muayene yöntemi palpasyondur; palpasyon hastalıklı bölgenin el ya da parmaklar ile muayene edilmesidir. İnspeksiyon hayvandan belirli bir uzaklıkta yapılırken, palpasyonda hayvana dokunmak için yaklaşmak gerekir. Palpasyon sırasında muayene edilen bölgeye farklı derecelerde basınç uygulanacağından, oluşabilecek ağrı ve hayvanın bu ağrıya karşı vereceği ısırma, tırmalama, tekme veya boynuz vurma ya da hayvanın kaçmaya çalışması gibi tepkilere karşı hekimin dikkat etmesi gerekir. Veteriner hekim önce hayvana hayvanın kendisini göreceği şekilde yaklaşmalı, hayvanı okşayarak hastalığın olduğu bölgeye elini kaydırmalıdır. Palpasyonda bir el kullanılabildiği gibi iki elde kullanılabilir.

Palpasyon, hiçbir alet kullanılmadan yalnızca el ile yapılırsa vasıtasız (direkt), pens, sonda, tırnak muayene pensi, stile gibi aletler kullanılarak yapılırsa vasıtalı (endirekt) palpasyon olarak isimlendirilir.

Palpasyonla muayene edilen bölgenin şu özellikleri hakkında bilgi edinilir.

·  Bölgenin duyarlılığı,

·  Bölgenin sıcaklığı,

·  Bölgedeki lezyonun kıvamı (consistence),

·  Bölgedeki eklem hareketlerinden ayrı hareketlilik (anormal oynaklık),

·  Bu hareketlilik sırasındaki farklı bir ses (crepitation),

·  Basınç uygulandığında küçülebilen, red olan, basınç kaldırıldığında ise   

    şişkinliği belirgin hale gelen şekil değişikliği, fıtık (hernia),

· Lezyonun, altındaki ve çevresindeki dokularla ilişkisi,

·  Nabız (pulzasyon),

·  Delik ve kanalı olan lezyonlar (fistül, urethra)’ın derinliğinin, yönlerinin,  

    tıkanıklığının belirlenmesi.

Hastalıklı Bölgenin Duyarlılığı

Şüphe edilen bölgenin palpasyonunda belirlenen en önemli bulgulardan biri duyarlılıktır. Bir bölgenin duyarlılığı bölgedeki hastalığın klinik seyrini belirleyen en önemli bulgudur. Bölgedeki duyarlılığın, ağrının olup olmadığının saptanması için elle, parmaklar ya da bir aletle bölge sıkılır, basınç uygulanır. Bölgede bir ağrı, duyarlılık varsa, hayvan buna ağrının şiddetine göre; bağırarak, inleyerek, muayene edeni ısırmaya ya da tırmalamaya çalışarak, teperek veya muayeneden kaçmak isteyerek cevap verir. Ağrının olup olmaması hastalığın prognozu hakkında hekime bilgi sağlar. Palpasyonda duyarlılık;  felç, lokal ya da genel anestezi uygulamalarında azalır ya da ortadan kalkar.

Palpasyon ile muayene sırasında hasta hayvanın duyarlılık cevabının tam değerlendirilebilmesi için yavaşa veya muşet kullanılmamalıdır. Palpasyon, hayvanın sağ ve sol yarımında ki simetrik yapılarda karşılaştırılmalı bir şekilde yapılırsa daha sağlıklı bir değerlendirme yapılır.

Kas gruplarının palpasyonu özellikle yangısal olaylarında (myositis) önemlidir. Yangının başlangıç döneminde palpasyonda duyarlılık çok belirgindir. Boyun, omuz, sırt, sağrı ve kalça bölgesi kas gruplarının palpasyonu simetrik olarak yapılırsa hastalıklı bölgenin sağlam bölgeden farkı hayvanın gösterdiği duyarlılık ile belirlenir.

Yürüyüş bozukluğu (topallık) gösteren bir hayvanın lezyonun görüldüğü ekstremitesinin palpasyonu bir bölgede sınırlı kalmamalı, ekstremite yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya tüm anatomik yapıları palpe edilerek, eklemlere pasif hareketler yaptırılarak duyarlılığın en fazla olan yeri belirlenmeye çalışılmalıdır. Ekstremitenin sert yapıları olan kemiklerdeki kırık (fracture), çatlak (fissur), eklemlerdeki yangı (arthritis), çıkık (luxation), kemik zarı (perios)’nın akut yangılarında (periostitis) palpasyonda duyarlılık çok belirgindir. Aynı zamanda anatomik bütünlüğün bozulduğu da belirlenebilir. Fleksor tendoların yangısında (tendinitis) bacak fleksiyon pozisyonda iken tendo boyunca parmaklarla yapılan palpasyonda bölgede ağrı, duyarlılık belirlenir.

Hastalıklı Bölgenin Sıcaklığı

Sağlıklı hayvanlarda beden ısısı rektuma uygulanan termometre ile belirlenir. Bu beden ısısı vücudun her tarafında aynıdır. Normal beden ısısı hayvanın sıcak bir ortamda bulunması, çalıştırılması gibi durumlarda artarken, soğuk bir ortamda bulunmasında, hareketsizlik, operasyonlar ve genel anestezilerde azalır. Ayrıca hayvanın kansızlığında (anemi), zayıf, dehidre olması durumlarında vücudun uç noktalarında; kulak, kuyruk, meme uçları, penis, ekstremitenin uç kısımları ve burunda ısı değişimleri palpasyonla belirlenebilir.

Hayvandaki bedenin genel ısısı dışında, hastalıklı bölgedeki yangısal olaylarda lokal ısı değişimleri elin içi (avuç içi) ya da elin sırtı ile değerlendirilir. Palpasyonla bölgedeki lokal ısı değişimi belirlenirken bölgenin simetriği ile karşılaştırılarak değerlendirme yapılır.

Bölgede apse, flegmon, myozitis, periostitis, tendinitis, tendovaginitis, dermatitisin akut formlarında lokal ısı artışı, belirtilen yangıların kronik formlarında, kansızlık (anemi), donma (congelatio), trombus, gangren, felç (paralysis) gibi durumlarda ise lokal ısı düşüşü belirlenebilir. Genellikle akut yangısel olaylarda lokal ısıda artış olurken, kronik yangılarda ise ısıda artış azdır ya da değişmez.

Bölgedeki Lezyonun Kıvamı (Consistence)

 Bölgenin palpasyonunda dikkat edilmesi gereken bir özellikte lezyonun kıvamının saptanmasıdır. Genel bir görüşe göre yüzeysel lezyonların kıvamı kolay saptanırken derinde yerleşen lezyonların kıvamını saptamak oldukça güçtür. Şirurjikal lezyonlar sulu kıvam, hamur kıvamı, katı esnek ve katı sert kıvamlar gösterirler. Lezyonların kıvamları palpe edilirken parmaklar kullanılır. Palpe edilen kitlenin içerisinde sulu kıvamda bir içerik varsa, palpasyonda bir dalgalanma hissedilirki buna fluktuasyon adı verilir. Dalgalanma gösteren şişkinliklerin içeriğini yeni oluşmuş bir kanama (haematom), kanlı serum toplanması (collectio-serosanguineum), irin (akut olgun apse) müköz salgı (kist) oluşturur.

Bazı şişkinlikler üzerine parmaklarla basınç yapıldığında parmakların izi kalır. Parmak izi parmaklar çekildiği zaman yavaş yavaş kaybolur. Hamur kıvamı denilen bu kıvamı ödem ve bir haftalık hematomlar gösterir. Ayrıca akut apselerin ve flegmonların çevresinde de hamur kıvamı gösteren ödemli alanlar bulunur. Tümörler, kronik apseler katı esnek kıvamlı, kemik tümerleri ve periostun kronik yangıları sonucunda oluşan yeni kemik üremeleri (ekzostoz, osteofit, hiperostoz) ile kırık kemik uçları arasında oluşan taşkın kallus katı sert kıvam gösteren şişkinliklerdir.

Anormal Oynaklık

 Bir ekstremitede eklem bölgeleri dışında hareketli bölgeler yoktur. Lokomotor sistemi (hareket sistemi); kemikler, eklemler, kaslar, tendolar, ligamentler ve sinirler oluşturur. Bu yapılar eklem hareketlerine uygun yapılanma gösterirler. Bu alanların dışında bir eklem hareketine benzemeyen hareketin olması, hareket sisteminin en önemli yapısı olan kemik dokusunun bütünlüğünün bozulduğunu akla getirir. Kırık (fracture)  olarak bilinen bu lezyonda kırılan yerin hareketli bir özellik kazandığı görülür. Bu hareket, kırığın yerine ve kırığın şekline göre değişiklik gösterebilir. Anormal oynaklık tam kırıklarda ortaya çıkar. Tam olmayan kırıklarda anormal oynaklık belirlenemez. Anormal oynaklık hayvanın yürütülmesi sırasında veya ekstremitenin bu bölgesinde yaptırılan pasif hareketler ile belirlenir. Kırık yerinin belirlenmesi için, tesbit edilen hayvanda bir yardımcı hayvanı tutarken, hekim bir elini ekstremitenin üst tarafına koyar, diğer eliyle alt tarafı hareket ettirdiğinde kırık bölgesinde çok yönlü hareket belirlenir. Bu muayenenin çok sık tekrarlanmasından kaçınmak gerekir. Aksi takdirde kırık bölgesindeki önemli damar, sinir ve kasların kopmasına, zedelenmesine bağlı olarak felç, kanama gibi istenmiyen durumlar şekillenebilir. Bu hareketler sırasında hayvan şiddetli bir ağrı duyar.

Eklemlerin ekstensiyon ve fleksiyon hareketleri dışında laterale ve mediale sınırlı hareketleri vardır. Ekleme bunların dışında hareket yaptırılamaz. Eklemi oluşturan kemiklerin eklemle ilişkili kırıklarında; eklemi destekleyen kas gruplarının ve periartiküler ligamentlerin, bazı eklemlerde (art. coxae, art. genue)’de intraartiküler ligamentlerin kopmalarında (ruptur) eklemlerin normal hareketlerinin dışında hareket ettikleri görülür. Bu hareket anormal oynaklık ya da eklemde gevşeklik olarak adlandırılır. Eklemdeki lezyonların erken döneminde görülen anormal oynaklık, gevşeklik ileriki dönemlerde ortadan kalkar, hatta eklemin normal hareketleride oluşmaz. Eklemin tamamen hareketsiz kalmasına eklemin kilitlenmesi (ankiloz) adı verilir.

Bölgede Çıtırtılı Bir Sesin

Palpasyonla Hissedilmesi (Crepitation)

Bir kemikteki kırık olgusunda palpasyon yapılırken aynı zamanda ekstremiteye yaptırılan pasif hareketler sırasında çıtırtılı bir ses hissedilir, bazende duyulabilir. Buna krepitasyon adı verilir. Kırıkların tanısında önemli bir klinik bulgu olarak kabul edilir. Tam olmayan kırıklarda, çatlaklarda kırık kemik uçları arasına başka bir dokunun girdiği ve kırık uçlarının birbirinden uzaklaştığı durumlarda çıtırtı sesi hissedilmez. Çıtırtı sesi aynı zamanda deri altı dokuları arasında hava ve gazın toplandığı (amfizem) durumlarda ve eskimiş hematomlarda da palpasyonla hissedilir. Gazlı gangrende bakteriyel kokuşma (putrification) sonucu açığa çıkan gazın deri altı ve kas grupları arasında toplanmasında da çıtırtı sesi alınır. Deri üzerinden yapılan palpasyonla deri altındaki hava ya da gazın yer değiştirmesi ile çıtırtı sesi oluşur.

Basınçlı Palpasyonla Küçülen-Kaybolan (red olan),

Tekrar Şekillenen Şişkinlikler

 Fıtık (hernia) olgusunun önemli klinik bulgusudur. Fıtık, abdominal organların birinin ya da birden fazlasının mevcut bir delikten (ostium vaginale, göbek deliği) ya da travmatik nedenlere bağlı karın duvarı kaslarında oluşan bir delikten-yarıktan geçerek deri altında değişik derecede şişkinlik oluşturan olgulardır. Dış fıtıkların (H. umbilicalis, H. ventralis, H. inguninalis, H. femoralis, H. perinealis) şişkinlikleri üzerine elle yapılan basınçlı palpasyonda; fıtıkta boğulma yoksa, fıtıklaşan organ(lar) iç fıtık kesesine ya da diğer dokulara yapışmamışsa ve fıtık deliği dar fıtıklaşan organlar fazla değil ise, fıtıklaşan organ (lar) fıtık deliğinden geri red edilebilir (reponobilite). Şayet basınçlı palpasyona son verilir ise abdominal iç basıncın etkisi ile fıtıklaşan organ(lar) fıtık deliğinden tekrar geçerek fıtık kesesi içinde yer alarak fıtık şişkinliğini tekrar oluşturur (compressibilite). İç fıtık (H. diaphragmatica) olgularında bu muayene yapılamaz. 

Lezyonun

Altındaki ve Çevresindeki Dokularla İlişkisi

 İnspeksiyonla belirlenen ya da palpasyonda palpe edilen bir lezyonun, bulunduğu bölgedeki deri, deri altı bağ dokusu ya da derin dokular ile ilişkisi dikkatli bir palpasyonla belirlenir. Şayet oluşum ve ya şişkinlik altındaki ya da üzerindeki deri ile beraber tutulur ve her yöne hareket ettirilirse, şişkinliğin sadece deri ile ilişkili olduğu, deri altı dokular ile ilişkili olmadığı anlaşılır. Şişkinlik üzerindeki deri serbest hareket ettirilirken şişkinlik hareket ettirilemez ise, kitlenin derin dokularla bağlantısının olduğu anlaşılır. Apse, hematom, tümör gibi kitlelerin yüzeysel (superficial) ya da derin  (prophund) lokalizasyonları ile çevre dokular ile ilişkileri ve ebatları bu şekilde belirlenebilir.

Nabız Alma (Pulzation)

 Nabız, arteriyel dolaşımın bir göstergesidir. Arteriyel pulzasyon kardiovasküler durum hakkında önemli diagnostik ve prognostik bilgiler sağlar. Periferdeki bazı arterler üzerine parmakların basınçlı palpasyonu ile nabız belirlenir. Arter üzerine konan parmaklar ile arterlerin dolgunluğu, pulzasyonun normal, kuvvetli ya da zayıf oluşu ve dakikadaki sayısı ve ritmi belirlenir. Nabız, a. facialis, a. femoralis, a. digitalis volaris, a. digitalis plantaris gibi arterlerden alınır. Yangısal olaylarda yangı bölgesine yakın arterlerdeki pulzasyon vücudun diğer bölgelerindeki pulzasyondan dolgun ve kuvvetli hissedilir. Hipovolemik şokta, felçte ve anestezide pulzasyon zayıflar. Şokun ileriki dönemlerinde ve felçte pulzasyon alınmayabilir. Bir arterde trombosa bağlı tıkanıklıklarda tıkanıklığın ön tarafında damar dolgun, nabız kuvvetli hissedilirken arka tarafında ise, damar pörsümüş, nabız zayıflamış olarak hissedilebilir veya hissedilmeyebilir.

Kedi ve köpeklerde ayak parmakları ve pulvinusların, koyun, keçi ve buzağılarda ise tırnakların parmaklar ve elle basınç uygulayarak ya da pasif hareketler ile direkt palpasyonları yapılırken, at ve sığırların tırnak muayenelerinde duyarlılığın belirlenebilmesi için palpasyon endirekt olarak yapılır. Endirekt palpasyon tırnak muayene pensi ile gerçekleştirilir. Cansız tırnağın (capsula ungulae) sert bir yapıda olması nedeniyle parmaklarla ya da elle yapılan basınçlı palpasyonla duyarlılığını belirlemek zordur. Canlı tırnak (corium ungulae) ile ilgili yangısal durumlar (pododermatitis)’da tırnak muayene pensi ile tırnak farklı şekillerde sıkılırken, hayvanın ayağını çekerek tepki göstermesi palpe edilen bölgenin duyarlı bölge olduğunu gösterir. Bu, ayak hastalıklarından pododermatitislerin, ökçe lezyonlarının, yabancı cisim ve mıh batmalarının tanısında muayene yapan hekime önemli fikir verir.

Bir deliği ve kanalı olan normal ya da patolojik oluşumların muayenesi sonda ile gerçekleştirilir. Sonda uygulaması endirekt bir palpasyondur. Normal kanal şeklindeki özefagus, üretra ya da nasolakrimal kanal gibi yapılarda tıkanıklık ya da daralmaların belirlenmesi ve bunların tedavileri için sonda uygulaması yapılır. Bazı durumlarda ise ilaç uygulamak ve örnekler almak için sonda uygulamaları yapılırken özellikle içerisinden patolojik akıntı gelen bir ya da birden fazla akıtıcı kanalı ve ağzı bulunan lezyonların (fistül) derinliği, hangi seviyelere kadar ulaştığı, içerisinde bir yabancı cismin bulunup bulunmadığını anlamak için de sonda uygulaması; endirekt palpasyon uygulanır.

Derin yaralar da sondalanabilir. Sondalar metal, lastik ya da sentetik maddelerden yapılır. Kullanış amacına göre uçları küt, düz bir sitile şeklinde olabildiği gibi oluklu ve geniş ya da içerisi boru şeklinde de olabilir. En iyi sonda parmaktır diyen Fröhner, şartlara göre eldivenli ya da eldivensiz parmakla muayenin bir sonda gibi yapılabileceğini vurgulamaktadır.

Sonda uygulamaları sırasında bölgenin dezenfeksiyonuna ve kullanılacak sondanın sterilizasyonuna, uygulama yapacak veteriner hekim ellerinin dezenfekte edilmiş olmasına özen göstermelidir. Sonda uygulanacak bölgelerin anatomik yapısı göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca sondalama yapılırken dokuların zorlanıp delinmesine neden olmamak gerekir.

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Görerek muayene olarak bilinen inspeksiyon hasta bir hayvanda hekimin yapacağı ilk muayenedir. Diğer muayeneler inspeksiyonu takiben yapılır. İnspeksiyon, belirli bir uzaklıktan hasta hayvana bakılarak hayvanın duruşu, yürüyüşü, hal, tavır ve davranışlar ile lezyonlu bölge(ler) ve bölgedeki yapısal durumun gözlenmesidir.

İnspeksiyon direkt ve endirekt olmak üzere iki şekilde yapılır. Direkt inspeksiyon hastaya belirli bir uzaklıktan hiçbir vasıta (alet) kullanmadan bakılarak yapılan muayenedir. Bu muayeneye aynı zamanda vasıtasız inspeksiyonda denir. Endirekt (vasıtalı) inspeksiyon ise, organ ve dokuların derinliklerinin bazı aletler kullanılarak yapılan muayenesidir.

Hasta hayvanın direkt inspeksiyonu gün ışığında ya da iyi aydınlatılmış bir ortamda yapılmalıdır. Hasta hayvan klinikte, ahırda, ağılda, kafeste, barınakta, boksta ya da bu yerlerin dışında açık alanda muayene edilmelidir. Direkt inspeksiyonu yapacak olan veteriner hekim hayvanın türüne göre belirli bir uzaklıktan; önden, arkadan ve yanlardan, bakarak önce hayvanın genel yapısı daha sonra da hayvanın tüm bölgelerini dikkatli bir şekilde gözden geçirmelidir. Bakarak muayene sınırlı bir bölgede kalmamalı hayvanın dış yapısı bir bütünlük içinde değerlendirilmelidir.

Hayvana dokunmadan yapılan ilk muayene olan inspeksiyonda hayvanın hal, tavır ve davranışları izlenmeli, hayvanın duruşu ve simetriğine bakılmalı, besi durumu ve görülebilen kas kitleleri değerlendirilmelidir. Toraks ve abdomen görünümü ve uyumu önden ve yanlardan bakılarak yorumlanbmalıdır. Baş ve boyun duruşu, kulak ve gözlerin pozisyonu, bacakların duruşu ve bacaklar üzerine vücut ağırlığının dağılışı, vucudun tutuluş pozisyonları ve kuyruğun duruşu izlenmelidir.

İnspeksiyonda, istirahat ve hareket sırasındaki nörolojik ve kas-iskelet fonksiyonları, solunum oranı ve solunum kalitesi izlenip derideki dermatolojik değişiklikler de değerlendirilmelidir.

Veteriner hekim uygun gördüğünde anamnez alınırken hayvanın muayene edilen salonda ya da alanda serbest hareketlerine izin vermelidir. Hekim, hayvanın serbest hareketlerinde bilinç durumuna, hayvanın çevredeki insanlara, nesnelere ya da uyarılara karşı cevabı ve davranışlarını dikkatle izlemelidir.

Hasta hayvanın direkt inspeksiyonunda; hayvanın türü, ırkı, cinsiyeti, genel vucut görünümü, baş, boyun, göğüs, karın, pelvis bölgeleri, kolumna vertebralis, omuz ve kalça bölgeleriyle, ön-arka ekstremiteler ve tırnaklar çok dikkatli bir şekilde izlenmelidir. Bu bölgelerdeki pek çok anormal yapı ve fonksiyon bozukluğu bazı dış hastalıkların tanısının konulmasında hekime fikir verir.

İnspeksiyonda hayvanın sağ yarımı ile sol yarımı yani simetriği olan bölgeler mukayeseli olarak muayene edilmelidir. Bir taraftaki lezyon diğer normal tarafla karşılaştırılmalıdır. Her iki tarafta aynı bölgelerde lezyon şekillenmiş ise aynı türden bir başka hayvanın bölgeleri ile mukayese edilmelidir. En doğrusu her bölgenin anatomisi ve fizyolojisi çok iyi bilinmelidir.

Hasta hayvanın inspeksiyonu hayvan dururken, yürürken veya yatıyorsa yattığı yerde gösterdiği hal ve tavırlar, çevre ile ilgisi, uyarılara cevap verip vermemesi özellikle de equidelerde ve büyük ruminantlarda özen gösterilmelidir. Topallıkların muayenesi hayvan ayakta ve yürütülerek hatta koşturularak izlenmesi şeklinde yapılmalıdır.

Hasta hayvanların inspeksiyonu sırasında hayvan barınakları (ahır, tavla, boks, ağıl)’nın düzeni, temizliği, zemin yapısı, atıkların giderlerinin olup-olmadığı, havalandırma, aydınlatma, hayvanın yemesi-içmesi, defekasyonu ve ürinasyonu, gaita ve idrar miktarı, rengi, kıvamı, hasta hayvanların diğer hayvanlardan farklı hareket ve tavırları izlenerek değerlendirilmelidir. Hayvanların tımarı, temizliği, yünlü hayvanların zamanında kırpılması, uzun tüylü köpeklerin tüylerinin peryodik zamanlarda tıraşının yapılıp yapılmaması, tüylerinin karışık, keçeleşmiş, kirli olup olmamaları hayvan sahiplerinin hayvanları ile ilgili olup olmadıklarını gösteren izlenimler olarak değerlendirilmelidir.

Hasta hayvanların bazı hareket ve davranışları birçok hastalığın tanısının konmasına yardımcı olur. Atlar ayakta duruken bir ön ya da arka ayağını sürekli askıda yani fleksiyon halinde tutuyorsa ilgili ekstremitesinde topallığa neden olan ortopedik bir sorunun olduğunu; ön ya da arka ayaklarını sürekli yer değiştirerek hareket ettiriyorsa her iki ön ya da arka bacaklarında bir ağrının olduğunu gösterir. Ayrıca atlar veya sığırlar tırnak ucu ile yere basıyorsa ökçe de, ökçeler ile yere basıyorsa sümbük bölgesinde ağrıya neden olan bir ayak hastalığını akla getirir.

İnspeksiyonda hasta hayvanın dört bacağı da sütun gibi gergin, boyun ileriye doğru uzatılmış (opistotonus), kuyruk kalkık, üçüncü göz kapağı korneanın üzerine düşmüş (protrusion) ve çenenin sıkı bir şekilde kapatılmış (trismus) olarak gözlenmesi tetanoz hastalığını tanımlar. Hayvanın boynunun sağa ya da sola doğru bir yay gibi bükük olması tortikollisi belirler. Hasta hayvanın başını sürekli olarak tek tarafa doğru eğmesi, yürüyüşünde kordinasyonun bozulması (incoordination), bazen dairesel (dönme) hareketler göstermesi, orta ve iç kulak hastalıkları ile vestibüler bozuklukları akla getirir. Küçük rüminantlarda dairesel hareketler coenurus cerebralis’i hatırlatır. Kedi ve köpeklerde arka ayağı ile aynı taraftaki kulağını kaşımak istemesi dış kulak hastalığını (otitis eksterna) akla getirir. Yine köpeklerde kuyruk ya da kuyruk altı bölgesini ısırmaya çalışması hatta anal bölgeyi yere sürterek kaşımak istemesi sinüs paranalislerin yangısını akla getirir. Bir hayvanın gözlerinde görülebilecek bir bozukluk bulunmazken yürüyüşünde tedirginlik göstermesi, önündeki engellere çarpması, yönünü belirleyememesi, pupillaların genişlemesi (midriasis) hayvanın bakar kör (amaurosis) olduğuna yorumlanır.

Buzağı ve taylarda karpal eklemin fleksor yüzünda doğumdan sonra ya da ileriki dönemlerde 180° den daha düşük değişik derecelerde açılanması diz büküklüğü (arqure), falanks eklemlerinin arka yüzündeki daralan açılanmaya bağlı, ökçelerin kalkık, tırnağın ucu ya da önyüzü ile yere basması ise bilek dikleşmesi (bouleture) inspeksiyon ile tanınır. 

Kolumna vertebralisin lumbal bölgesindeki vertebralarla ilgili lezyonlarda hayvanın arka kısmını yerde sürümesi paraplejiyi tanımlar. Kırık olgusunda hayvan ilgili bacağını kullanamaz ve ayağı üzerine basamaz.

Ön ya da arka ekstremitelerin spinal innervasyonunun bazı nedenlerle engellenmesi durumunda azalan ya da tamamen ortadan kalkan motorik fonksiyon bozuklukları (paraliysis, paresis) direkt inspeksiyonla belirlenebilir. Örneğin, ön bacağın ileriye doğru götürülememesi nervus radialisin felcini, her hayvanda görülmekle beraber özellikle sığırlarda güç doğumlardan sonra her iki arka bacağını yanlara doğru açarak (bilateral abduction) yatması nervus obturatorius’un bilateral felcini (calving paralysis) tanımlar. Yürüyüşte kordinasyon bozukluğu (ataksi) serebral ve vestibüler bozukluklarla ilgilidir. İstemli motor fonksiyonların parsiyel kaybına paresis, istemli hareketlerin komple kaybına paralysis (paraplegia) adı verilir. Paresis bir bacakta ise monoparesis, her iki arka bacakta ise paraparesis, dört bacaktaki paresis’e ise tetraparesis ya da quadriparesis, tek taraflı ön ve arka bacaklarda birlikte oluşan paresis hemiparesis adı verilir. Arka bacaklarda güç kaybı (flaccid-gevşek) paralysisi ile ön bacaklarda spastik (spastic-gergin, ekstensor tonositede artış) olgusu Schiff-Sherrington fenomeni olarak bilinir. Bu T2 ve L4 vertebralar arasındaki medulla spinalisin lezyonları ile ilgilidir. Bir hayvanda dört ekstremitede hem ekstensor hemde fleksor tonositenin artışı tetanozda ya da sitriknin zehirlenmelerinde görülür.

 Deri hastalıklarının klinik bulguları daha çok direkt inspeksiyonla değerlendirilir. Belirli bir uzaklıktan, derideki kıl dökülmesi (alopecia), kuruluk, yağlılık, kabuklaşma, nodüler, papüler ve püstüloz lezyonlar, depigmentasyon alanları, sıyrıklar (excoriation), yaralar, fistüller, nekrotik ve ülserli alanların lokalizasyonları, yaygınlıkları ve şekilleri görülebilir.

Kır donlu (beyaz)  ya da demir kırı yaşlı hayvanlarda ense-cidago arasındaki boynun üst bölgesinde ve anüs civarında siyah renkte farklı büyüklükte şişkinlikler kötü huylu (malign) bir tümörü (melanom) betimler.

Veteriner hekim inspeksiyonda nelere dikkat edeceğini bilmeli ve muayene yöntemlerini de ona göre seçmelidir. Zira inspeksiyon;

·   Hastalığın bulunduğu bölge (regio)’nin saptanmasında,

   ·  Bölgede hastalıkla ilgili lezyonun şekli, boyutları, rengi, özel işaretler  

       hastalığın tanısını koymada ve isimlendirilmesinde önemli bilgiler sağlar.

Her bölgenin anatomisi ve fonksiyonu farklı olduğundan hastalık (lar)da diğer bölgelerden farklı bulgular gösterir. Hastalığın bulunduğu bölgenin anatomik ismi, hastalığın anatomik terimlerle isimlendirilmesini dolayısıyla da lokalize olduğu yerin hastalığın ismi tanımlanırken birlikte söylenmesine de neden olur.

Ense bölgesinde (regio atlanto-occipitalis) oluşan her türlü şişliğe talpa adı verilir. Mandibulanın alt tarafında (regio submandibularis) oluşan abselere submandibular apseler, cidago bölgesinde (regio interscapularis) oluşan şişkinlikler apse, flegmon, hematom ve bursitisi akla getirirken bu lezyonlar bazen fistül ile sonuçlanabilirler.

Tuber olecrani bölgesinde oluşan yumuşak ya da sert şişkinlikler bu bölgedeki bursa mukoza subkutaneanın yangısını (bursitis olecrani), karpus ekleminin ön yüzündeki yumuşak ya da sert şişkinlik prekarpal olarak yer alan bursa mukoza subkutaneanın yangısını (bursitis precarpalis) akla getirir.

Göbek bölgesinde (regio umbilicalis) oluşan ve üzerine basınç uygulandığında küçülen, basınç kaldırıldığında tekrar şekillenen şişkinlik göbek fıtığını (hernia umbilicalis), karın duvarının sağ veya sol yarımında travmatik nedene bağlı olarak oluşan ve aynı özellikler gösteren şişkinlikler  karın fıtığını (hernia abdominalis), erkek hayvanlarda çoğunlukla tek taraflı olarak skrotumun hacmini artıran ve yine aynı özellikler gösteren (her zaman göstermeyebilir) şişkinlik kasık ve testis kesesi fıtığını (hernia inguinalis et scrotalis) tanımlar.

Hastalıklı bölgenin yerinin tam belirlenebilmesi anatomik terimlerle yapılır. Önce anatomik bölge belirtilmeli, daha sonra lezyonun bunun neresinde olduğu yine anatomik terimler kullanılarak isimlendirilmelidir. Hastalıkla ilgili lezyon hayvanın orta hattında ise median, orta hatta göre sağ veya sol yarımda bulunması durumunda sağda – solda, ekstremitenin iç – dış kısmında bulunuşuna göre medial – lateral, lezyonun hayvanın veya ekstremitenin ön – arka tarafında bulunuşuna göre kranial (anterior) – kaudal (posterior), ekstremitedeki lezyonun vücuda yakın – uzak oluşuna göre proksimal – distal, vücuttaki lezyonun hayvanın sırtına veya karnına doğru bulunuşuna göre dorsal – ventral gibi terimlerle ifade edilir.

Bacaktaki bir lezyonun yeri tanımlanırken eklemin açıcı (gerici)  yüzleri ekstensor, bükücü yüzleri fleksor terimleri ile belirlendiği gibi atlarda ön bacaktaki fleksor yüze volar (palmar), arka bacaklarda ise plantar yüz, ön ve arka bacaklarda ekstensör yüze dorsal yüz de denilmektedir. Metakarpusun medial yüzünde Şekillenen kemik şişkinlikleri süro, tarsal eklemin disto-medialinde oluşan kemik şişkinlikleri ise eparven olarak tanımlanır.

Direkt inspeksiyonla belirlenen lezyonun şekli ve boyutları bazı cisimlere veya nesnelere benzetilir. Şişkinlikle karakterize lezyonlar; apse (doku arasında irin toplanması), tümör (ur-neoplazm), hematom (dokular arasında kan toplanması), osteofit (eksostoz-yeni kemik üremesi), fıtık (hernia), fındık, ceviz, yumurta, elma, yumruk, karnabahar gibi büyüklükte diye tanımlanabilirler. Lezyonun ebatlarıda; metal para büyüklüğünde, bir el ayası genişlikte veya santimetre (cm) olarak belirlenebilirken, lezyonun şekli; düzgün, düzgün olmayan, köşeli, dört köşe, üçgen şeklinde, yuvarlak ya da eliptik diye ifade edilir.

Direkt inspeksiyonla lezyonun ya da lezyonun bulunduğu bölgenin renginin belirlenmesi hekime hastalık hakkında fikir verir. Hayvanların derisi genellikle pigment maddelerinden zengin olduğundan koyu bir renkte görünür. Beyaz kıl örtüsüne sahip atlarda deride kırmızılık ya da solgunluk görülebilir. Görülen lezyonun rengi açık-koyu dışında; sarı, siyah, kırmızı, yeşil, mor gibi renklerle tanımlanabilir. Melanom siyah renkte gözükür. Ayrıca bir lezyon üzerindeki bir akıntının, salgının, irinin karakteride gözlenebilir. İçerisinden akıntısı gelen patolojik oluşum değerlendirilerek kaynağı hakkında fikir söylenebilir. Ayrıca bir bölgeye-yaraya bir ilaç uygulanmışsa rengine göre hangi ilacın kullanıldığı söylenebilir. Yara ve çevresindeki kanarya sarısı bir renk rivanol, kahverengi bir renk teinture de iode ya da povidone iode, mor bir renk potasyum permanganat ya da metilen mavisi gibi antiseptiklerin kullanıldığını gösterir.

Mukoza ve konjunktivalar normalde gülgüni (kırmızımtırak-açık kırmızı) renktedirler. Şayet, mukoza veya konjunktivalardaki renk beyaz, solgun renge dönüşürse bir kansızlığı (anemi), koyu kırmızı bir renge dönüşmüş ise ateşli bir infeksiyonu; konjunktivaların yangısı (conjunctivitis), ağız mukozası yangısı (stomatitis), diş eti yangısı (gingivitis), dil yangısı (glossitis), vajinanın yangısı (vajinitis)’nı yansıtabilir. Gözün sclerasının sarı bir renk alması sarılığı (icterus), siyanotik bir renk alması ise hipoksiyi gösterir. Gangrenli ve nekrozlu lezyonların görünümü doku ölümü nedeniyle koyu yeşil, siyaha yakın bir renk gösterir. Hayvanın çıkardığı idrarın rengi kırmızı ise hematuriyi, koyu-siyah ise myoglobinüriyi tanımlar.

Bir yaranın değerlendirilmesinde yaradaki renk değişimi yaranın prognozu açısından önemlidir. Yara açık kırmızı bir renkte ise iyileşmeye başladığını, solgun bir renkte görülmesi iyileşmenin yavaş olduğunu gösterirken yara üzerinde sarımsı bir akıntının olması yaranın sızıntılı ve enfekte olduğunu, üzerinde kurumuş siyah-kahverengi renkte parçaların görülmesi yara yüzeyinin kabuklaştığını gösterir.

Bir bölgede bir büzüşme; sikatriks, izi varsa o bölgede daha önceden bir yaranın olduğu ya da operasyonun yapıldığını gösterir. Trachea üzerinde bir yara izinin bulunması daha önceden bir traketomi operasyonun yapıldığını, açlık çukurluğunda (fossa paralumbalis) ya da ventral-median hattaki uzun bir yara izi buralarda karın duvarının operasyonla açıldığını (laparotomie-celiotomie) akla getirir.

Bazı kemiksel şişkinlikler, eklemlerin ekstensor yüzlerinde ya da fleksor tendolar üzerinde noktalar ya da çizgiler şeklinde yanık izini andıran izlerin bulunması bu bölgelere koterizasyon uygulandığı fikrini verir.

Direkt inspeksiyonla, kısmi veya tam felç durumlarında ya da bir ekstremitenin uzun süre bandaj ile hareketsizliğinin sağlandığı durumlarda kas gruplarındaki küçülme (atrophy) gözlenebilir.

Hayvanlarda, özellikle de atlardaki, terleme gözlenebilir. Bu bir hastalık durumunu, genellikle de sıkıntılı-sancılı bir görünüme neden olan (kolik, kızılkurt-kum sancısı) hastalığı, belirler.

Kolumna vertebralisin, özellikle torakal ve lumbal bölgesindeki çukurlaşma (ventral deviasyon, lordosis), kamburlaşma (dorsal deviasyon, kyphosis), yana doğru bükülme (lateral deviasyon, scoliosis) ve sivri, keskin bir çıkıntı (gibbosite) gibi duruş bozuklukları ile ön ve arka bacaklardaki açılı değişiklikler (X-O-K bacaklılık) direkt inspeksiyonla tanınır.

Bazı organ ve dokuların derinliklerinin ve boşluklarının muayenesi direkt inspeksiyon ile yapılamaz. Bu yapıların muayenesi bir alet kullanılarak yapılır. Örneğin dış kulak yolunun (meatus acusticus externus) muayenesi otoskop, burun boşluğunun (cavum nasi) muayenesi rinoskop, larenks ve farenks bölgesinin muayenesi laringoskop, gözün derin katlarının ve fundusun muayenesi oftalmoskop, yemek borusu (esophagus) ve midenin muayenesi endoskop, idrar kesesi (vesica urinaria)’nin muayenesi sistoskop, rektumun muayenesi rektoskop, eklem boşluğu (cavum articularis)’nun muayenesi artroskop, karın boşluğunun muayenesi laparoskop gibi araçlar (vasıtalar) ile yapılır.

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Evcil ve yabani hayvanların dış hastalıklar yönünden muayenesi; hasta hayvan hakkında hayvan sahibi ya da bakıcısından hastalıkla ilgili bilgilerin alındığı hastanın özgeçmişi (anamnez) ile başlar. Aynı zamanda hasta hayvanın dış görünüş (Signalement-Eşkâl) ve sağlık durumu ile ilgili normal ve normal olmayan tavırları (Habitus)’nın izlenmesi muayenin ilk basamağını oluşturur.

Hayvan sahibi tarafından şikayet edilen hastalıkla ilgili özel sistemik muayeneden önce, anamnez, hastanın eşkali ve habitusu muayene yapan veteriner hekime hastalıkla ilgili önemli ön bilgiler verir. Bu bilgiler veteriner hekimin hastalığı tanımasında önemli ipuçları sağlar. Hasta hayvanın muayenesini yapan veteriner hekim hayvandaki yapısal (anatomik) ve görevsel (fizyolojik) bozuklukları tespit edebilmesi için sistemik bir muayene yapmalıdır. Sistemik muayeneyi yapan veteriner hekim sağlıklı hayvanda sistemi oluşturan organ veya dokuların anatomik yapılarını ve sistemlerin nasıl çalıştığını (fizyolojisini) çok iyi bilmesi gerekir. Aksi takdirde yapacağı muayenede neyin normal neyin anormal olduğunu anlayamaz.

Veteriner hekim hiçbir zaman hasta hayvanı görmeden hayvan sahibinin bilgileri doğrultusunda hastalıkla ilgili bir kanaata varmamalı ve tedavi uygulamamalıdır.

Hasta hayvanı muayene eden veteriner hekim muayeneye başlarken başarılı olacağına inanmalıdır. Anemnez alırken bir taraftan hangi muayene yöntemlerini uygulayacağına karar vermeli, bununla zaman kaybetmemelidir. İhtiyaç durumunda hastalıkla ilgili bilgilerini yenilemeli ve uygulayacağı tedavi seçeneklerini tam belirlemek için konuyla ilgili kaynaklara başvurmaktan çekinmemelidir. Veteriner hekim kendi bilgi ve deneyimini aşan hastalıklarda konunun uzmanı ya da uzmanları ile temas kurmalı ya da hasta hayvanı uzmanına göndermelidir.

Hayvanların bütün sistemleri muayene edilmelidir. Hasta hayvanı muayene eden veteriner hekim pek çok muayene yöntemlerine başvurur. Bu muayene yöntemleri; asıl muayene yöntemleri ve yardımcı muayene yöntemleridir.

Asıl muayene yöntemlerinde veteriner hekim görme, işitme, koklama ve dokunma gibi duyularını kullanır. Bunlar:

·  Görerek muayene (İnspeksiyon)

·  El ile muayene (Palpasyon)

·  Vurarak muayene (Perküsyon)

·  Dinleyerek muayene (Oskultasyon)

·  Kokunun değerlendirilmesi ile muayene

·  Ölçme ile muayene

·  Vücut ısısının değerlendirilmesi

·  Sondalama ile muayenelerdir.

Yardımcı muayene yöntemleri ise, asıl muayene yöntemleri ile tanının tam konulamadığı durumlarda, özel muayene yöntemlerinden yararlanılarak kesin tanıya yardımcı olan muayene yöntemleridir. Bunlar:

·  Görüntüleme ile muayene;

     –   Radyolojik muayene (direkt- endirekt)

     –   Ultrasonografik muayene

     –   Endoskopik muayene

     –   Tomogrofik muayene

     –   Manyetik Rezonans Görüntüleme  (EMAR)

·  Histopatolojik muayene

·  Mikrobiyolojik muayene

·  Biyokimyasal muayene

·  Parazitolojik muayene

·  Fizyolojik muayenelerdir.

       Asıl ve yardımcı muayeneler ile kesin tanı konulamadığı bazı durumlarda tanı için bazı operasyonlar yapılırki; bunlara “Diagnostik operasyonlar” adı verilir. Bunlar:

 –   Diagnostik enjeksiyonlar,

 –   Diagnostik punksiyonlar      

 –   Diagnostik laparotomi (celiotomie) lerdir.

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Hayvanın muayene sırasında genel sağlık görünümünü yansıtan tavır ve davranışları, çevreye ve uyarılara karşı ilgisi, mizacı (huyu), fiziksel görünüşü ve besi durumu dikkatle takip edilmelidir. Bir muayene şekli olarakta değerlendirilen habitusta sağlam ya da hasta hayvanın genel görünümünün değerlendirilmesi için hayvan daha çok uzaktan takip edilmelidir. Hayvan yatmış durumdayken, ayaktayken ya da yürütülerek dikkatlice izlenmelidir.

Sağlıklı hayvanların tavır ve davranışlarında bir değişiklik olmaz. Çevreye ve dış uyarılara karşı ilgilidirler. Gözleri ile çevresindeki hareketli objeleri ve kişileri takip ederler. Çevredeki seslere karşı kulaklarını çevirirler. Sahibinin uyarılarına ya da yaklaşmalarına normal cevap verirler. Sağlıklı hayvanlar ayakta dururken, dört ayağı üzerine vücut ağırlığını eşit dağıtacak şekilde basarlar. Bu durumda ekstremitelerin bütün eklemleri ekstensiyon pozisyonundadır. Eklemlerinde bir fleksiyon pozisyonu gözlenmez. Yürüyüşlerinde bacaklar arasında koordinasyon, adım boylarında ve adım yüksekliklerinde eşitlik gözlenir. Yatmalarında ve yerden kalkışlarında bir zorlanma gözlenmez.

Hasta hayvan(lar), ayakta, yürürken ya da yatmış bir pozisyonda iken değerlendirilir. Şayet, hasta hayvanın muayenesi bir ahırda ya da sürüde yapılır ise ahırda ya da sürüdeki hayvanlardan farklı olarak ne gibi tavır ve davranışlarda bulunuyorsa dikkatlice takip edilmesi gerekir.

Ayakta duran hasta bir hayvana önden, arkadan ve yanlardan belirli bir uzaklıktan bakılmalıdır. Bu, aynı zamanda,  hastanın uzaktan direkt inspeksiyonudur. Önden ve arkadan bakmalarda simetrik muayeneye, yanlardan bakılarda ise vücudun sağ ve sol yarımlarının mukayeseli olarak dış hastalıklar yönünden muayenesi yapılmalıdır.

Hasta hayvanlar, ayakta dururken çevreleri ile ilgisizdirler. Dış uyarılara cevap vermezler. Başı düşük, gözleri kapalı ve kulakları düşüktür. Hasta hayvanlar ayakta dururken, hastalıklarına göre tavır ve davranışlarda bulunurlar. Boğulmuş kasık fıtıkların (h. inguinalis)’da, testis(ler)in yangısı (orchitis) veya meme hastalıkların (mastitis)’da hayvan arka ayaklarını yanlara açar. Hasta bir hayvanın sürekli olarak inlemesi, sık sık yer değiştirmesi, yatıp kalkması, arka ayaklarını karın altına vurması ve huzursuz olması ağrılı ya da sancılı bir hastalığının olduğunu gösterir. Şayet bu hareketleri yaparken idrar yapma pozisyonu almasına rağmen idrarını yapamıyorsa hastalığının idrar kesesi ile ilişkili olduğuna, idrar yapmasını engelleyen bir hastalığının olduğuna karar verilir.

Köpeklerde perianal bölgedeki bezler (gl. circumanales) veya anal keselerin (sinus paranalis) yangılarında, köpekler sık sık anal bölgeyi yalama, ısırma ya da yere sürtme gibi davranış bozuklukları gösterirler.

Tetanoza yakalanmış bir atta, belde hafif kamburluk, baş ve boyun öne doğru gergince uzatılmış (opitotonus), dört bacaktaki bütün eklemlerde aşırı gerginlik (hiperekstensiyon), vücudun bütün kaslarında sertlik, kuyruk dik ve kalkık, yürüyüşte isteksizlik ve kaskatı bir yürüyüş gibi tavır ve davranışlar gözlenir.

Laminitis, equidelerde ve ruminantlarda tırnağın içindeki lamellar yapıları tutan önemli bir ayak hastalığıdır. Lokalize olduğu ayak ya da ayaklara göre hayvanın farklı tavır ve davranışlar sergilemesine neden olur. Tek ayaktaki laminitiste hayvan ilgili ayağının üzerine vücut ağırlığını bindirmek istemez ve bacağını fleksiyon pozisyonunda tutar. Her iki ön ya da her iki arka ayaklarındaki laminitiste ise hayvan sürekli olarak ayaklarını değiştirerek yere basar. Dört ayak laminitisinde ise hayvan ayakları üzerinde duramaz, genellikle yatmayı tercih eder.

Hasta hayvanlar, hareketleri sırasında hastalıkları ile ilgili olarak tavıt ve davranışlarında değişiklikler gösterirler. Özellikle, hareket sistemini oluşturan kas, tendo, kemik, ligament, eklem gibi yapıların hastalıkları ve bu hareket sistemini kontrol eden sinir sisteminin hastalıkları ile ilgili olarak tavır ve davranışlar sergilerler. Ekstremiteyi oluşturan sert ve yumuşak dokularla ilgili (ostitis, osteomyelitis, arthritis, myositis, tendinitis, tendovaginitis, fracture, luxation, subluxation vb.) hastalıklarda ya da ayak hastalıkları ile ilgili olarak, hastalığın şiddetine, derecesine ve lokalize olduğu yere göre farklı derecelerde ve şiddette yürüyüş bozukluğu (topallık) görülür. Merkezi sinir sistemi ve servikal spinal lezyonlarla ilgili olarak yürüyüş sırasında ön ve arka, özellikle de arka bacaklar arasındaki uyumsuzluk, koordinasyon bozukluğu, hayvanın düşecekmiş gibi sallanarak yürümesi (ataksi) görülür.

Orta ve iç kulak hastalığı (otitis media, otitis interna) bulunan hayvan, yürüyüşü sırasında başını hasta kulak tarafına eğer ve aynı tarafa doğru dönme hareketleri yaparak yürümeye çalışır, hatta bu hareketleri sırasında sık sık düşer (vestibular paralysis).

Lumbal spinal lezyonlarla ilgili olarak arka bacaklarda hareket ve duyu algılaması azalmasına ya da kaybına bağlı olarak hareket sırasında arka bacakların vücudun arkasında süründüğü görülür (paraplegia). 

Hayvanlar hasta değillerse yattıkları yerden uyarıldıkları zaman hemen kalkarlar. Atlar genellikle ayakta dinlenirler. Normalde yattıklar zaman yan yatarlar ve ayaklarını uzatırlar. Atların, sığırlar gibi ayaklarını karın altında toplayarak yatmaları normal değildir. Sığırlar, bacaklarını karın altında toplayarak göğüs üzerine ve hafif yana doğru yatarlar. Hasta olan sığırların yerden kaldırılması oldukca güçtür. Bazı ineklerin, güç doğumu takiben arka bacaklarını yanlara açmış (abduction) olarak yatmaları görülür (obturator paralysis, calving paralysis).

Muayenesi yapılan hayvanın besi durumu hastalıklara karşı dayanma gücünü,   uygulanacak tedavinin seçimini ve ilave tedaviler (vitaminler, mineraller) gerektirip gerektirmediğini gösterir. Hayvanın besi durumu iyi, orta ve zayıf olarak değerlendirilerek hastalıkların oluşu, seyri ve iyileşmesi hakkında da bilgi verir.

Besi durumu iyi olan hayvanların vücut yapıları normal görünür. Vücut ağırlıkları, yaşının gerektirdiği değerlerdedir. Baş, boyun, göğüs, sırt ve bacaklar bir bütün içinde görünür. Kas yapıları kuvvetlidir. Hastalıklara karşı dayanıklılığı oldukca iyidir. Esas tedaviye ilaveten bir ek tedaviye ihtiyaçları yoktur.

Besi durumu orta olan hasta hayvanların vücut yapıları zayıf görünümlüdür. Kaslardaki zayıflıktan dolayı vücudun bazı bölgelerindeki kemik çıkıntıları daha belirgindir. Hastalıklara karşı dayanıklıkları normaldir. Duruma göre ilave tedaviye ihtiyaç duyarlar.

       Besi durumu zayıf olan hasta hayvanların vücut yapısı zayıf ve kaşektik görünümdedir. Deri donuk, sertleşmiş ve elastikiyetini kaybetmiştir. Kaslarda zayıflık ileri derecede olup kemiklerdeki çıkıntılar, özelliklede kostaların inspeksiyonla sayılmaları daha belirgin hale gelir. Besi durumu zayıf hasta hayvanların hastalıklara karşı direnci oldukca düşüktür. Normal tedaviye ilaveten ek tedaviler gerektirebilirler.

Hayvanlardaki besi durumunu etkileyen nedenler farklılık gösterir. Bunlar bakteriyel va viral hastalıklar, yaşlılık, uzun süre aç kalma, paraziter invazyonlar, dengesiz besleme, tümöral oluşumlar, aşırı sıvı kaybı ve dehidrasyon olarak sayılabilir.

Besi durumu iyi gibi değerlendirilen, fakat bir hastalık olan şişmanlık (obesite), vücudun aşırı yağlanmasıdır. Obesite, sistemik hastalıklardan ileri geldiği gibi daha çok aşırı yem tüketimine karşılık hareketsizlik sonucunda oluşur. Obesitenin en önemli nedenini ise endokrin bezlerdeki fonksiyon bozuklukları oluşturur. Obesiteli hayvanlar hastalıklara karşı dayanıksızdırlar. Obesite, ameliyatlarda ihtiyaç duyulan normal anestezik madde miktarının artmasına, dolayısı ile anesteziye giriş ve çıkışta problemlere neden olur. Ayrıca obesiteli hayvanlarda yağ dokusu operasyonun dikiş aşamasında yara kenarları arasına girerse, operasyon yarasının iyileşmesini geciktirir.

Karın boşluğunun röntgen ile muayenesi

Hayvanlar, hastalıkları ile ilgili şikayetlerini söylemeye muktedir değillerdir. Hayvanlardaki hastalığın oluşu, görünüşü, seyri ve hastalığın geçirmiş olduğu değişimler hakkında hayvan sahibi ya da bakıcısından bilgi almaya amamnezis veya hastanın özgeçmişi adı verilir. Çok dikkatli ve doğru bir anamnez, hastalığın tam ve kolay tanınmasını kolaylaştırır.

Anamnez için sorulan sorular, hasta sahibinin ya da bakıcısının kültür seviyesi dikkate alınarak, bilimsel sözcükler kullanılmadan, basit, anlaşılabilir cümlelerden oluşması gerekir.

Bazı hasta sahipleri, hastaya uyguladıkları fakat sonuç alamadıkları kendi uygulamalarını gizleyebilirler. Bu gibi uygulamalar, tecrübeli klinisyen tarafından hasta üzerinde gözlenebilir yada hasta sahibine yönelteceği sorulara alınan cevaplarda ortaya çıkartılabilir.

 Dış hastalıkların tanısının konulması açısından önemli bir muayene yöntemi olan anamnez, hastada diğer muayeneler yapılmadan, hastalığın tanısının konulmasında hekime önemli ipuçları sağlar. Anamnez için,  hayvan sahibi ya da bakıcısına yöneltilecek sorular, hastanın muayenesinden önce, muayene sırasında, muayene sonrasında ya da hekimin uygun bulduğu bir zamanda sorulabilir.

Anamnez alınırken sorulacak sorular, hasta sahibinin şikayet ettiği sistemde yoğunlaşırken, sistemle ilişkili diğer sistemlerle ilgili sorular da sorulmalı ve hasta sistematik muayeneden geçirilmelidir.

Anamnezi alan hekim, hasta sahibine doğru sorular sormalı, hastalıkla ilgisi olmayan ve anlaşılamayan sorular sormamalıdır. Hekim, hasta sahibinin hastalıkla ilgili teşhis ve tedavisini kendi muayene sonuçlarından ayrı değerlendirmelidir. Hekim, hasta sahibi ile tartışmaya neden olacak, hekime yakışmayan tavır ve davranışlara fırsat vermemelidir. Hekim, hasta sahibinin hastasına ilgisini çekmeli, hastalığın ciddiyeti hakkında, muayene, teşhis ve tedavi ile ilgili tüm mali giderler konusunda hasta sahibini bilgilendirmelidir.

Çok dikkatli ve doğru bir anamnez için hasta sahibine sorulabilecek sorular ve amaçları şu şekilde sıralanabilir:

 Hayvanınızın Nesi Var,

 Şikayetiniz Nedir?

Bu soru ile hayvandaki hastalığın hangi sistemle ilgili olduğu öğrenilir. Hastadaki, öksürük şikayeti solunum sistemiyle ilgili, topallık şikayeti hareket sistemiyle ilgili, doğum kanalından bir akıntının geldiği şikayeti dişi genital sistemle ilgili, yeme, içme ve defekasyondaki bir düzensizlik ya da bozukluk sindirim sistemi ile ilgili, bacaklarından birini ya da birkaçını kullanamaması, hareket ve duyarlılıktaki kayıp şikayeti sinir sistemi ile ilgili bir hastalığı hatırlatır.

 Hayvanınız Ne Zamandan

 Beri Hastadır?

Anamnezde bu soru ile hastalığın başlangıç zamanı ve geçen süre hakkında bilgi edinilir. Hastalık yeni başlamış ya da üzerinden birkaç saatten bir gün kadar bir süre geçmiş ise perakut bir hastalık olarak değerlendirilir. Hastalığın oluşu üzerinden bir günden bir haftaya kadar bir süre geçmiş ise akut bir hastalık, hastalığın oluşu üzerinden iki haftaya yakın bir süre geçmiş ise subakut bir hastalık ya da hastalığın oluşu üzerinden iki haftadan daha uzun bir süre geçmiş ise kronik bir hastalık olarak isimlendirilir.

Hastalığın ne zaman başladığının bilinmesi hastalığın prognozu ve uygulanacak tedavinin belirlenmesi açısından önemlidir. Perakut ve akut hastalıklarda prognoz genellikle iyi olarak değerlendirilir. Bu dönemlerde uygulanacak tedavi iyileşme süresini kısaltacak ve tedavi masraflarını azaltacaktır.  Subakut ve kronik hastalıklarda prognoz, genellikle şüpheli ya da olumsuz olarak değerlendirilir iken uygulanacak tedavilerden sonuç almak oldukca zor, zaman alıcı ve masraflı olabilir. Tedavilerden bazen sonuç almak mümkün olmayabilir.

Hastalık Nasıl Başladı?

Aniden mi, Yoksa Zamanla mı Gelişti?

Hastalıkların pekçoğunun nasıl geliştiği hekim tarafından bilinsede, hastalığın tabiatı ve gidişi (prognozu) hakkında bilgi edinilmesi gerekir. Kırık (fracture), çıkık (luxation), burkulma (distortion), kas-tendo kopması (ruptur), yara (wound) ve dokular arasında kan toplanması (haematome) gibi pekçok hastalıklar, hastalığı oluşturan etkinin etkilemesi ile birden bire oluşurlar.

Tümör, kemikler üzerinde yeni kemik oluşumları (osteofit, exostoz), eklem boşluğunda mikropsuz sıvı toplanması (hydarthrose), eklem içinde yeni doku üremeleri ve eklem hareketlerinin azalması ya da kaybolması (arthrose, ankylose) gibi pekçok hastalıklar birden bire değil zamanla meydana gelen hastalıklardır. Aniden gelişen hastalıkların muayenesindeki manüplasyonlarda daha dikkatli ve nazik olunması gerekirken, zamanla gelişen hastalıkların muayenesindaki manüplasyonlarda ise buna ihtiyaç duyulmaz. Ayrıca, aniden oluşan hastalıkların birçoğunda uygulanan sağaltımda ki başarı, zamanla gelişen hastalıklarda uygulanan tedavilerden yüksektir.

Hastalığın Seyri Nasıldır?

Hastalık Bulguları Artmakta mı, Yoksa Azalmaktamıdır?

Hastalıkların oluşumundan itibaren bulgularında zamanla artma, azalma ya da kaybolma görülebilir. Hastalığın seyrindeki değişimlerin tespit edilmesi, prognozun değerlendirilmesi, teşhisi ve uygulanacak tedaviye cevap verip veremiyeceğinin belirlenmesi açısından önemlidir. Topallık, bir hastalık olmayıp lokomotor sistemi oluşturan yapılardan birinin ya da birkaçının hastalığının en tipik bulgusudur. Hastalığı oluşturan nedenin etkimesi ile şiddetlenen topallık, nedenin etkimesinin azalması, ortadan kalkması ya da geçen süreye bağlı olarak azalma gösterir.

 Hastalık Nasıl,

Hangi Şartlarda Oluştu?

Hastalığın hangi durumda ve şartlarda şekillendiğinin bilinmesi, hastalık ile hazırlayıcı ve yapıcı nedenlerin ortaya çıkartılması, dolayısı ile nedenlere yönelik tavsiyelerin yapılabilmesi açısından önemlidir. Kırık, çıkık, iç kanama, karın fıtığı, kas-tendo kopmaları ve yaraların pekçoğu kazalara, özellikle de trafik kazalarına bağlı olarak oluşurken, raşitizm ise doğum sonrasında mineral madde; kalsiyum ve fosfor, dengesizliği ya da yetersizliğine bağlı olarak, özellikle de güneş ışığına çıkartılmayan yavru hayvanlarda zamanla gözlenir. Av köpeklerinde ateşli silah yaralanmalarına ve dış kulak yolu yabancı cisimlerine daha çok rastlanır. Atlarda nallamadan sonra görülen topallığın, tırnak tabanının fazla yontulmasına, hatalı nal kullanılmasına, nal mıhlarının canlı tırnağa değmesi ya da canlı tırnağı sıkmasına bağlı olarak oluşabileceğini akla getirir. Sığırlarda ayak hastalıklarının çoğu ahır ve barınak zemininin bozuk ve kirli olması, hareketsizlik, doğum sonrası hastalıklarya da besleme bozuklukları sonucu oluşur.      

 Hayvanda

 Başka Bir Hastalık Var mı?  

Bazı dış hastalıklar, birçok iç hastalığa bağlı olarak şekillenebilir. Bu gibi durumlarda dış hastalıktan daha çok, birincil hastalık olan iç hastalığın dikkate alınması ve tedavi edilmesi gerekir. Sığırlarda sinovial kese hastalıklarının bir nedeni de, pekçok sistemi tutan tüberküloz ve burusella infeksiyonlarının da dikkate alınması gerekir. Ayrıca sığırlarda bir ayak hastalığı olan laminitis’in nedenlerinden gastrointestinal sistem infeksiyonları ile postpartum hastalıklardan retensiyo sekundinarum, metritis ve mastitis dikkate alınmalıdır. Özellikle hayvanlarda metabolizma bozukluklarına, mineral madde, vitamin yetersizlikleri ve endokrinal bozukluklara bağlı olarak pekçok dış hastalıklar gelişebilir.

Hastalık İçin Daha Önce

Herhangi Bir Tedavi Uygulandı mı?

Bu soru ile hastaya uygulanan tedavinin doğru, yeterli, yetersiz ya da yanlış olup olmadığının belirlenmesi ile takip edilecek yol belirlenir. Uygulanan tedavi doğru ve yeterli ise tedaviye son verilir. Tedavi doğru ve yetersiz ise tedaviye devam edilir. Şayet uygulanan tedavi yanlış ise tedavi değiştirilir ve hekimin uygun bulduğu yeni tedavinin uygulanmasına başlanır. Ayrıca hekim, hasta sahibine yönelteceği dikkatli sorularla hastaya uygulanan ve hastalığı daha da kötüleştiren amprik uygulamaları belirleyebilir.

 Hayvan, Daha Önce

 Aynı Şekilde Hastalandı mı?

Bazı hastalıklar uygun sağaltım yöntemleri ile tedavi edildikten sonra, hastalık zamanla, şartlar uygun olduğunda yeniden nüks edebilir. Dolayısı ile hastalığın yeniden nüks etmiş olması ilk hastalık döneminde uygulanan konservatif, medikal, şirurjikal ya da profilaktik tedavilerin yeterli olmadığını gösterir. Bazı tümöral hastalıklarda, tümörün şirurjikal olarak alınmasına rağmen aynı yerde ya da bölgede daha sonra tümörün yeniden oluşması nüks olayına verilebilecek en iyi örnektir.

 Eğer hayvan, sürü ya da toplu tutulan hayvanlardan biri ise, hastalığın diğer hayvanlarda da olup olmadığının sorulması, hastalığın bulaşıcı olup olmadığı, hastalığı oluşturan çevre faktörlerinin ortak olduğu ayrıca hayvanların hepsine uygulanan besleme şeklinin aynı olduğu hakkın da bilgi edinilmesini sağlar.

Hasta hayvanla ilgili olarak hekimin hayvan sahibine yönelteceği sorular bunlarla sınırlı kalmayıp, hasta hayvanın türü ve hastalığı ile ilgili olarak sorulacak sorularda değişiklikler olabilir. Bu sorular karşılığında alınan cevapların çok iyi değerlendirilmesi gerekir.

Anamnez sırasında muayene edilen hasta hayvanın genel görünümüde dikkate alınmalıdır. Hasta hayvanın dış yapısal şekli (eşkâl, signalement) ve hastanın muayene sırasındaki genel (sağlık) görünümü (habitus)  hastalığın tanınması için hekime yardımcı olur.