Tag fıtık ameliyatı

Göbek bölgesinin muayenesi

Göbek bölgesinin muayenesi nde çoğunlukla yuvarlak, ağrısız, yumuşak kıvamda, farklı büyüklükte, üzerine el ile basıç yapıldığında kaybolan, red edilebilen, basıncın kaldırılması ile tekrar şekillenen bir şişkinlik, çoğunlukla fıtık (hernia umbilicalis) olgusunu tanımlar. Dikkatli palpasyonda göbek deliğinin normalden büyük olduğu belirlenebilir. Belirlenen şişkinlik, omentum, ince bağırsaklar, buzağılarda bazen abomasum, gibi abdominal organların geniş olan göbek deliğinden geçerek deri altında yer alması ile şekillenir.

Göbek bölgesinde oluşan fıtıkların bazıları fıtık özelliği göstermiyebilir. Fıtık deliğinin dar, fıtıklaşan organların fazla olduğu ve boğulmanın geliştiği fıtıklar ile fıtıklaşan organların gelişen yangı nedeni ile fıtık iç kesesine yapıştığı fıtıklarda ya da göbek yangısı ile birlikte bulunan fıtıklarda şişkinlik üzerine yapılan basınçla şişkinlikte bir küçülme şekillenmez. Bu gibi şüpheli durumlarda şişkinlik üzerinden oskültasyon yapılır ise bağırsak sesleri duyulabilir, ya da baryum sülfat içirilerek alınan radyografide şişkinlik içinde kontrastlı bağırsak segmentinin görülmesi fıtığı doğrular.

Fakültemiz kliniklerine değişik zamanlarda getirilen buzağı, dana, koyun, keçi gibi evcil hayvanların göbek ve karın bölgelerindeki fıtıklar klinik, radyolojik ve ultrasonografik olarak değerlendirilmiş, bunların tedavilerine yönelik olarak organik ve inorganik implantlar greft olarak kullanılmış ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir.

Doğum sırasında göbek kordonu gerilerek kopar ya da veteriner klinisyen tarafından kesilir. Göbek kordonunu oluşturan vena, arterler ve urachus normalde karın içine doğru çekilir. Doğumdan sonraki bir iki hafta içinde göbek kordonunun temizliğine dikkat edilmez ise piyojen enfeksiyon etkenlerin kontaminasyonu sonucu göbek kordonunun ekstraabdominal ya da intraabdominal bölümlerinde yangılar gelişebilir.

Doğumdan sonra göbek bölgesinin sürekli ıslanması ve göbek kordonunun ucundan damla damla idrar gelmesi urachus fistülü’nü tanımlar. Bu durum, yavrunun urethra’sının herhangi bir nedenle tıkandığını ya da urethra’nın konjenital bir anormalliğinin bulunduğunu akla getirir. Bilindiği gibi urachus kanalı, funiculus umbilicalis içinde yer alan, fötal hayatta yavrunun idrarını annenin allantois kesesine taşıyan kanaldır. Doğumla birlikte göbek kordonunun kopması ile bu ilişki kopar ve idrar normal urethra aracılığı ile boşalır.

Göbek bölgesinde palpasyon ile ekstraabdominal olarak ağrılı, sıcak, katı kıvamda bir şişkinliğin belirlenmesi göbek kordonunun dışarda kalan kısmının yangısı (omphalitis)’nı tanımlar. 

Göbek bölgesinde göbek kordonu ve çevresinde ki yumuşak dokuları içeren başlangıçta ağrılı, daha sonra ağrının azaldığı yumuşak, dalgalı bir şişkinliğin palpasyon ile belirlenmesi ekstraumbilikal göbek absesi (umbilical abscess)’ni akla getirir. Kesin tanı için diagnostik punksiyon yapıldığında irinin görülmesi tanıyı doğrular.

Göbek bölgesinin muayenesi ağrılı şişkinliği ile birlikte göbek kordonunun kalınlaşması ve bu oluşumun intraabdominal olarak devam etmesi, göbek kordonunu oluşturan damarların ya da urachus’un yangılarını akla getirir.  Sırt üstü pozisyonda yatırılmış buzağı ya da taylarda karın duvarının dikkatli palpasyonunda kranio-dorsal yönde, farklı kalınlıkta sınırlı ya da kordon şeklinde bir şişkinliğin belirlenmesi göbek kordonunda ki venae umbilicalis’in yangısı (omphalophlebitis)’nı, karın duvarının dikkatli palpasyonunda kaudo-dorsal yönde, farklı hacimde ya da kordon şeklinde bir bazen iki ya da daha kalın bir şişkinliğin palpe edilmesi göbek kordonunda ki arteria umbilicalis’lerin yangısı (omphaloarteritis)’nı tanımlar. Şayet, karın duvarının dikkatli palpasyonunda göbek bölgesinden kaudal yönde, karın duvarına yakın olarak seyreden, bir şişkinlik belirlenir ise bu urachus absesi (urachal sepsis, urachus empyemi)’ni tanımlar. Urachus’un idrar kesesi ile ilişkisinden dolayı doğum sonrasında görülen urachal sepsis, idrar kesesinin sepsisi ile birlikte (urocystitis purulenta) gelişebilir.

Göbek bölgesinin muayenesi
Göbek bölgesinin muayenesi

Göbek bölgesinin muayenesi lezyonlarının klinik muayenesinde ultrasonografik muayene son yıllarda sıklıkla başvurulan tanı yöntemlerinden biridir. Fakültemiz cerrahi kliniğinde buzağıların göbek bölgesi lezyonlarının ultrasonografi ile tanısına yönelik olarak yapılan bir çalışmada göbek lezyonu şikayeti ile getirilen 90 buzağının palpasyon, ultrasonografik ve operasyon bulguları değerlendirilmiş ve ultrasonografinin göbek lezyonlarının tanısında ek bir tanı yöntemi olarak başarı ile kullanılabileceği vurgulanmıştır.

Bazı yavrularda konjenital olarak göbek deliğinin açık kaldığı ve abdominal organların bir kısmının bu delikten geçerek deriyle örtülmeden dışarıya çıktıkları, çoğu zamanda dış ortamla kirlendikleri gözlenir. Doğumu takiben gözlenen bu durum eventrasyon (eventration ya da omphalocele) olarak tanımlanır. Bu, bir fıtık olarak tanımlanamaz. Çünkü, fıtıkta dış derinin bütünlüğü bozulmamıştır. Fakültemiz cerrahi kliniğine getirilen bir kuzunun göbek bölgesinde transparent bir membran ile çevrili olarak belirlenen kitlenin ekstraumbilikal ektopia hepatika olduğu belirlenmiştir.

Karın bölgesi derisi neoplastik oluşumlar yönünden de muayene edilmelidir. Deride oluşan neoplastik oluşumlar farklı büyüklükte ve sayıda olabilirler. Deri üzerinde gözlenen siğil benzeri oluşumlar çoğunlukla klinik olarak deri papillomatosisi olarak tanımlanırlar. Deri üzerinde sınırlı, yuvarlak, multinodüler, sert, bazen fluktuan kıvamda, koyu pigmentasyonlu, siyah renkteki neoplastik oluşumlar ise klinik olarak melanom olarak değerlendirilirler. Neoplastik oluşumların kesin tanısı için histopatolojik muayenelerinin yapılması gerekir. Fakültemiz cerrahi kliniğine getirilen 3 yaşında Holştain ırkı bir inekte karın altında, göbek meme arasında, geniş bir alanda biri küçük diğeri büyük iki kitle halinde belirlenen neoplastik oluşumlardan büyük olanın siyah renkte, sınırları belirgin, kılsız, travmatik yüzeyi siyah pigmentli, derin sıyrık ve ülserli olduğu, operasyonla uzaklaştırılan ve ebatları 32x30x12 cm, ağırlığı 7 kg  olarak belirlenen neoplastik oluşumun histopatolojik değerlendirmesinde bening dermal melanom olduğu belirlenmiştir.

Karın duvarının yüzeysel ya da derin palpasyonu, özellikle küçük hayvanlarda abdominal ağrının ve lokalizasyonunun belirlenmesine, dolayısı ile de ağrıyı oluşturan hastalığın tanınmasına yardımcı olur. Abdominal derin palpasyon ile bazı hayvanlarda intraabdominal organların karakterleri ve büyüklükleri ile abdominal sıvı varlığı belirlenebilir.

Kedi ve köpek gibi küçük hayvanlarda ön karın duvarının derin palpasyonu pankreas, karaciğer, duedonum, safra kesesi ve mide hakkında önemli bulgular verir. Köpeklerde bu yapıların kosta kafesi içinde olmaları nedeni ile palpasyonları zorlukla yapılır. Hastanın sedasyonu ile birlikte hastanın ön tarafının yükseltilmesi ile bu yapıların palpasyonu yapılabilir.

Karın orta bölgesinin derin palpasyonu ile böbreklerin, bağırsakların, mezenteriyumun, mezenterik lenf yumrularının, adrenal bezlerin, uterus ve dalak gibi yapıların büyüklükleri ve karakterlerindeki değişiklikler belirlenebilir. Paralumbal bölgede ilerleyici özellikte büyük bir kitlenin palpe edilmesi retroperitoneal kan ya da idrar birikimini akla getirir.

Arka karın duvarının derin palpasyonu ile de kolon, rektum, prostat, uterus, idrar kesesi ve inguinal halkalar hakkında önemli bilgiler sağlar. Abdominal gerginlik, ağrı ve sistemik üremi bulguları idrar kesesi rupturunun klinik bulguları olarak değerlendirilir. Katı, ağrılı, gergin idrar kesesinin palpasyonu alt üriner sistem kanalının, idrar taş(lar)ı (urolithiasis), travma, yabancı cisim ya da tümör tarafından, tıkandığının bulgusu olarak değerlendirilir. Ayrıca, erkek hayvanlarda prostat hipertrofisi ya da tümörlerin periuretral olarak uretral obstruksiyon oluşturarak idrarın retensiyonuna, dolayısı ile idrar kesesinin genişlemesine neden olabilecekleride unutulmamalıdır.

Eskişehir 7 / 24 Açık Veteriner Adresimiz: İstiklal Mah. Atatürk cad. No:144/A Odunpazarı/ESKİŞEHİR

7/24 İletişim Hattımız: +(90) 5442861971 

Konum

bas-boyun-muayene

Baş boyun muayenesi ile kaidesinden göğüs başlangıcına kadar olan bölgedir. Bu bölgenin muayenesinde, hava keseleri (sadece equidelerde), farenks, lenf bezleri, larenks, trachea, oesophagus, vena jugularisler, ense bölgesi (regio atlantooccipitalis), boyun kasları, ligamentum nuchea ve servikal vertebralar şirurjikal hastalıklar yönünden muayene edilmelidir.

Equidelerde baş boyun geçiş bölgesi olan regio parotidealar da  parotis bezi dışında hava keseleri  bulunur. Dolayısıyla, bu hayvan türlerinde, bu bölgelerdeki yangısel şişkinliklerin parotis bezi hastalıkları ile karıştırılmaması gerekir. Unilateral ya da bilateral parotis bölgesindeki yangı ile ilgili lokal klinik bulgulara ilaveten köpüklü burun akıntısının gözlenmesi, bazende alınan gıdaların bir kısmının burun deliklerinden gelmesi (regurgitasyon)’nin gözlenmesi yangının hava kese(ler)inde olduğuna yorumlanır.

Farenks ve larenks birbirine yakın yapılar olup, birindeki yangının diğerini etkilemesi kaçınılmazdır. Boynun üst ventral kısmının derin palpasyonunda duyarlılık ve lokal ısı artışının belirlenmesi farenks ya da larenksin veya her ikisinin yangısına yorumlanır. Farenks ve larenks’in en iyi muayenesi ağız açıldıktan ve dil yakalanıp ileri doğru çekildikten sonra, bölgenin iyi bir şekilde aydınlatılması ile yapılır. Bu amaçla larengeskope kullanılır. Larenks ve farenks, mukozalarındaki renk değişiklikleri, şişkinlikler, larenks lumenindeki daralmalar, ligamentum vokaleler, morgon poşundaki değişiklikler ve tümöral oluşumlar yönünden muayene edilir. Ayrıca, epiglottis ve palatinum molle’nin muayeneleride yapılır.

Baş boyun muayenesi

Boynun üst ventral kısmında bulunan retrofarengeal lenf bezlerinin palpasyonunda lokal ısı artışı, duyarlılık ve şişkinlik belirlenmesi bu bezlerin yangısına (adenitis) yorumlanır. Bu bezlerin yangısel şişkinlikleri, daha çok bölgede bulunan yumşak ve sert dokulardaki her türlü yangıların ortak bir klinik bulgusu olarak değerlendirilir.

     Sığırlarda boynun üst ventral kısmında bulunan bütün anatomik oluşumların; mandibula, farenks, larenks, lenf bezleri, trachea ve çevre yumşak dokuların, aktinomikoz ya da aktinibasilloz ile ilgili şişkinlikleri gözlenebilir ve palpe edilebilir. Bu açıdan, bu bölgedeki şişkinliklerin çok dikkatli inspeksiyonu, palpasyonu, anatomik yerleşim yerleri ve diagnostik punksiyon içerikleri ile hastadaki klinik bulgularının değerlendirilmesinin yapılması gerekir. Sığırlarda maksilla ya da mandibula üzerinde zamanla gelişen, büyüyen ve deformasyona neden olan, asimetrik bir yüz görünümü oluşturen, palpasyonda sert ve hareketsiz belirlenen apse ve fistül oluşumları ile karakterize lezyonlar aktinomikoza yorumlanır. Aktinomikoz, bütün hayvan türlerinde oluşursa da en fazla sığırlarda görülen kronik, progressiv,  indurasyonlu, granulamatöz, suppurative, apse ve fistüller ile karakterize bir enfeksiyondur. İhtiyaç durumunda radyolojik muayenelere başvurulabilir.

Baş boyun muayenesi

Trachea buyun bölgesinde muayenesi yapılması gereken soluk borusudur. Hastadaki ses anormalliklerinde tracheanın da palpasyonu, askultasyonu, endoskopisi ve radyografisi değerlendirilir. Trachea halkalarının bütünlüğü, duyarlılığı palpasyonla, mukozasında ödematöz şişkinlik bulunup bulunmadığı, lumeninde genişleme (tracheal kollaps) ve daralma (tracheal stenoz)’nın olup olmadığı endoskopik muayene, kıkırdaklarında kalsifikasyon ve mukozasında şişkinlik bulunup bulunmadığı radyolojik muayene yöntemleri ile belirlenir.

Trachea’nın proksimalinde 5. ve 8. trachea halkaları seviyesinde bilateral olarak bulunan glandula thyroidea’ların muayenesi klinik önem taşır. Normalde, palpasyonla belirlenemeyen bu bezler, yangıları (thyroiditis) ya da hormonal bozukluklara bağlı hipertrofilerinde (guatr, struma) belirgin olarak büyüdükleri görülebilir veya palpe edilebilirler. Bu bezlerin hastalıkları ile ilgili olarak, radyolojik, ultrasonoğrafik, sintigrafik ve tiroid hormonları (T3, T4)’nı içeren laboratuvar muayenelerinin, gerekirse alınacak biopsi örneklerinin histopatolojik tetkiklerinin de yapılması gerekir.

Boynun sol tarafında, ventralde, sulkus jugularis içinde seyreden ösefagusun muayenesi dış hastalıklar açısından önemlidir. Ösefagus yabancı cisimler, lumeninde çepeçevre genişleme (oesophagus dilatation, megaoesophagus), tek taraflı genişleme (oesophagus diverticulum) ve daralma    (oesophagus stenozu), mukozasındaki yaralar ve ülserler ile fistül yönünden muayene edilmesi gerekir. Bunun için, direkt inspeksiyonu, direkt ve endirekt (sondalama) palpasyonu, direkt ve endirekt (baryum sülfatlı) radyografisi ve endirekt inspeksiyon (endoskopi)’u yapılmalıdır. Ösefagus, servikal ve torakal bölgelerde bulunur. Servikal ösefagusta sert, yumru yabancı cisimlere bağlı oluşan tıkanıklıklar ile ilgili şişkinlikler direkt inspeksiyonla görülebilir ve palpasyonla belirlenebilirler. Torakal ösefagustaki tıkanıklıklar ise sadece endoskopi ya da direkt veya endirekt radyografilerle belirlenir.

Sol sulkus jugularis üzerinde içerisinden özellikle yem yeme ve su içme sırasında yutulan besinler ve içilen suyun bir kısmının geldiği, diğer zamanlarda ise salya ile karışık irinin sızdığı kronik yaralar ösefagus fistülüne yorumlanır. 

Boynun sağ ve sol sulkus jugularisleri içinde seyreden vena jugularisler; hatalı ya da aseptik olmayan enjeksiyonlara bağlı, yangı (phlebitis, periphlebitis, thrombophlebitis) ve fistül yönünden muayene edilmelidir. Vena jugularis üzerinde belirlenen kordon şeklindeki sert, ağrılı  flegmonlu bir şişkinlik phlebitise yorumlanır. Yangılanarak kordon şeklinde şişen vene jugularis üzerinde içerisinden hemopurulent bir akıntının gelmesi ise damar fistülüne yorumlanır.

Boynun ön dorsal kısmında bulunan ve regio atlantooccipitalis olarak isimlendirilen ense bölgesinin muayenesi, özellikle koşum takımlarının kullanıldığı atlarda önemlidir. Bu bölgede oluşan şişkinliklerin klinik açıdan önemi vardır. Şişkinlikler, bursa mucosae subligamentosae’nın her türlü yangıları sonucunda şekillenebilir. Ayrıca, bu bölgede bulunan ve boynun hareketlerinde önemli bir görevi olan ligamentum nuchae’nın lezyonları ile ilgili fistülüne rastlanabilir.

Boynun dorsal kısmında, ense bölgesinden cidago bölgesine kadar bulunan kılların (yelelerin), kıl köklerinin ve yağ bezlerinin yangıları ile ilgili akne (yağ bezlerinin yangısı), folliculitis (kıl folliküllerinin yangısı) ve çoğunlukla da yağ bezleri ve kıl folliküllerinin birlikte yangısı (frunkulosis) ile ilgili şişkinliklere rastlanabilir.  Kır donlu atlarda, yine bu bölgede fındıktan  ceviz büyüklüğüne kadar değişebilen melanom adı verilen tümörler görülebilir.

Büyük hayvanlarda Baş boyun muayenesi ile boyun kasları, intramuskuler enjeksiyonlar için uygundur. Hatalı,  aseptik olmayan ya da irritan özellikteki solüsyonların kasiçi enjeksiyonlarına bağlı enjeksiyon yerinde ve çevresinde lokal sıcaklık ve ağrı bulunan yangısel (flegmon, apse) şişkinlikler oluşabilir. Bazen apselerin açılması ile içinden irin gelen fistül(ler) şekillenebilir.

Köpeklerde, boyun kaslarındaki atrofi ile birlikte  çiğneme kaslarındaki atrofik durum myositis eosinophilica’yı hatırlatır ki, köpekte hastalıkla ilgili diğer  bulguların (göz ile ilgili akut dönemde exophthalmos, kronik dönemde ise enophthalmos gibi) da değerlendirilmesi gerekir.

Boyunda bulunan servikal vertebraların kırık, çıkık, konjenital ve edinsel malformasyonlar (servikal spondylitis, spondylosis, diskospondylitis, spondyloarthritis)  ve disk fıtıkları yönünden muayenesi özellikle küçük hayvanlarda önemlidir. Ayrıca bu lezyonlarla ilgili olarak nöral kanalda daralma (stenozis) oluşabilir. Bu lezyonların belirlenebilmesi için boyun bölgesinin lateral ve ventro-dorsal/ dorso-ventral direkt ve endirekt (servical myelography) radyografileri çekilmeli ve değerlendirilmelidir.

Bir köpekte kaudo servikal vertebral malformasyon-malartikülasyon vakasının radyolojik görünümü

Üç yaşına kadar olan taylarda ve iri yapılı büyük ırk köpeklerde yürüyüş sırasında, özellikle arka bacaklarda bir koordinasyon bozukluğu (ataksi), sallantılı yürüyüş ve adım boyunun uzaması (hipermetri), ön bacaklarda adım boyunun kısalması (hipometri) ile birlikte boynun bir yay gibi dorsal fleksiyon yaptığı gözlenirse bu durum taylarda Wobbler sendromu, “tay ataksisi”, köpeklerde ise servikal spondilopati ya da servikal vertebral malformasyon/malartikülasyon’a yorumlanır. Bu tipik klinik bulgular gösteren hayvanların özellikle koudoservikal vertebralarının malformasyonlar, dolayısı ile malartikülasyonlar yönünden değerlendirilmesi için lateral pozisyonda radyolojik değerlendirmeleri yapılmalıdır.

Baş boyun muayenesi boynun sağa ya da sola doğru bükülmesi tortikollis olarak isimlendirilir. Tortikollis boyun kasları ile ilgili ise myogen, boyun vertebraları ile ilgili ise osteogen, boyun vertebraları arasındaki eklemler ile ilgili ise arthrogen, sinirler ile ilgili ise neurogen ve bazı şirurjikal lezyonlar ile ilgili ise semptomatik tortikollis olarak isimlendirilir. Tortikollisin nedenini tam olarak belirlemek için boyundaki kasların,  servikal vertebralar ve eklemlerin, servikal spinal kord ve perifer spinal sinirlerin inspeksiyon, palpasyon, nörolojik ve radyolojik muayenelerinin yapılması gerekir.

Boynun ileriye doğru gergin bir şekilde uzatılması opistotonus olarak değerlendirilir ki bunun, hayvanlarda solunumun sıkıntısının olduğu durumlarda,  oesophagus’un yabancı cisimlerinde,  pharyngitislerde, hava keselerinin yangılarında (equidelerde) ve serebellum’un rostral bölümündeki lezyonlarla ilgili olduğu düşünülür.

Adresimiz: İstiklal Mah. Atatürk cad. No:144/A Odunpazarı/ESKİŞEHİR

7/24 İletişim Hattımız: +(90) 5442861971 

Konum